Delilikle Yapılan 16 Uzlaşma – 6.Bölüm

Çeviren: Barış Solmaz

Hircine’nin Hikayesi

————————
Oblivion’ın her daim gururlu ve kibirli Deli Prensi Haziranın beşinci gününde Skyrim’in dondurucu zirvelerine çıktı ve bir bahse tutuşmak için Hircine’i çağırdı. Avcı Tanrı orada vücut buldu çünkü bu onun günüydü ve Sheogorath’ın cesaretini ilginç buluyordu.

Herkesten daha alaycı olan Sheogorath kendi aleminde kıkırdayan kaçıkları, şaşaalı müellifleri ve kendi bedenlerine zarar vermeyi huy edinmiş korkakları barındırıyordu. Deli Prens sırf başkalarının yaşadığı kafa karışıklığı, acı ve öfkeden aldığı keyiften dolayı kendisine hiçbir getirisi olmayacak işlere girişir, hiçbir anlamı veya amacı olmayan katliamları kışkırtırdı. Dolayısıyla kendisinin Hircine’e rakip olduğu sahneyi Deli Prens bizzat kendi kurmuştu.

Nazlı Prens hiç de acele etmeyerek teklifini sundu: İki Prens de üç yıl içerisinde birer yaratık yetiştirecekler ve bu yaratıkları bulundukları yerde ölümüne dövüştüreceklerdi. O korku salan çehresinde hiçbir ifade göstermeyen Hircine bu teklifi kabul etti. Prensler alemlerine geri döndüklerine dağın zirvesinde uçuşan kar tanelerinden başka bir şey kalmamıştı.

Kendine güvenen fakat Sheogorath’ın aldatıcı doğasını tanıyan Hircine gizli aleminde menfur bir yaratık yetiştiriyordu. Oblivion’dan antik bir Daedroth çağırdı ve ona kurtluk lanetini bulaştırdı. Kalbi kara, dişi sivri olan bu mendebur yaratığa rakip olabilecek hiçbir şey yoktu, Hircine’in aleminin büyük avcılarının arasında bile.

Üç sene sonra, anlaşılan günde, Hircine dağın zirvesine döndü. Sheogorath buluşma yerine ondan önce varmıştı; bir kayanın üzerinde öne eğilip bağdaş kurmuş, aylakça bir sabırla bekliyordu. Av’ın Prensi mızrağını toprağa sapladı ve hırıltılarıyla tabiata meydan okuyan yaratığını öne sürdü. Kurnazlığı her zamanki gibi üzerinde olan Sheogorath şapkasını çıkardı ve arkasında, oturduğu kayaya tünemiş küçük, rengarenk kuşu rakibine gösterdi. Sert esen rüzgarda çekingen bir şekilde öten kuşun sesi güçlükle duyulabiliyordu.

Daedroth biçimsiz bir yaylanmayı andıran bir sıçrayışla kayanın üzerine çıktı. Kayanın olduğu yerde artık bir enkaz vardı. Kuşun zaten zor duyulan cıvıldaması rüzgara karışmıştı. Galip geldiğini sanan yaratığın kanlı çenesi alaycı bir gülümseme için büküldü. Fakat aniden küçük kuş yeniden ortaya çıktı ve onu görür görmez öfkeden kuduran Daedroth’un burnunun hizasında narin bir şekilde zıplamaya başladı. Minik hayvan koca yaratığın alevli gözleri arasındaki pullara sıkışan toz taneciklerini temizlerken Sheogorath sessiz fakat neşeliydi. Öfkeli bir şekilde uluyan yaratık kendisine rahatsızlık veren şeyi kovacağım derken kendi gözlerini kör etti. Bu iş saatlerce sürdü. Hircine, yetiştirdiği en muazzam yaratığın her şeyden habersiz gibi görünen fakat o ücra zirvede matemli bir şekilde öten kuşu yakalamaya çalışırken kendini yavaş yavaş yok edişini utanç içerisinde seyretti.

Öfkeden deliren Hircine mağlubiyeti kabul etti. Yaratığının lime lime olmuş cesedini yaktı ve artık unutulan dillerde küfürler savurarak kendi alemine çekildi. O küfürler bugün hala o zirvelerde duyulur ve Hircine’ın gazabından korkan hiçbir yolcu o ücra zirvelerde oyalanmaz.

Topuğunun üzerinde zirveye arkasını dönen Sheogorath ufak ötücü kuşunu omzuna konması için yanına çağırdı ve dağdan iniş için yolunu tuttu. Ilık esintileri yüzünde hisseden ve Abecean sahilinin coşkun günbatımı manzaralarının keyfini çıkaran Prens, Tamriel’in en küçük şampiyonuyla beraber şarkı söylüyordu.

Share :