Krately Evi Efsanesi

Yazan: Baloth-Kul

Çeviren: Gökhan

OYUNCULAR

THEOPHON İmparatorluk mensubu, 24, hırsız

NIRIM – Bosmer adamı, 20, hırsız

SILANUS KRATELY – İmparatorluk mensubu, 51, tüccar

DOMINITIA KRATELY – karisi, 40

AELVA KRATELY – Kızları, 16

MINISTES KRATELY – Oğulları, 11————————

Setting: The famous haunted Krately House in Cheydinhal, first and second floors, requiring a stage with a second story where most of the action takes place.

Dizilim: Cheydinhal’daki ünlü hayaletli ev, ilk ve ikinci katlar, hareketin önemli kısmının yer alacağı ikinci bir hikaye için bir başka sahne daha gerekli.

Sahne karanlıktır.

Gıcırtı sesi var ve üst kattaki ayak sesleri, bir adamın nefes alıp verişi, ancak hiçbir şey göremiyoruz.

Sonra, yukarıdan bir ses geliyor.

AELVA (sahne dışından):

Merhaba? Aşağıda kimse var mı?

MINESTES (sahne dışından):

Babamızı uyandırmalı mıyım?

AELVA (sahne dışından):

Hayır… Belki de sadece hayaldir…

Bir fener ışığı üst katta görünmeye başlar ve güzel bir kız silueti, AELVA, gergin bir şekilde sahnenin sağındaki merdivenlerden iner.

Fenerin ışığından, tozlu eski bir evin ikinci katına baktığımızı görürüz, biri aşağı biri yukarı giden iki merdiven seti vardır. Sahnenin sonunda taş bir şömine vardır, o an yanmamaktadır. Masa, kilitli bir sandık ve bir elbise dolabı mobilyaları tamamlar.

MINESTES (sahne dışından):

Aelva, ne yapıyorsun?

AELVA:

Sadece emin oluyorum… Yatağına dön Minestes.

Kızın masayı geçmesiyle birlikte, kızın görüş açısının dışında, fenerin aydınlığından dikkatlice sakınarak arkasına dolaşan Bosmer NIRIM’i görürüz. Kıza bu kadar yakında ilerlerken kız onu görmüş gibi değildir ve sert ahşap zeminde ayak sesleri çıkmamaktadır.

Kız neredeyse dibindeyken, alt taraftan bir ÇARPMA sesi gelir. Bu karışlıkla Bosmer uzağa atılıp, yeniden masanın arkasına saklanır.

Kız, sesi ya da Nirim’i fark etmiş değildir ve Nirim, masanın arkasından kızı gözetler.

MINESTES (sahne dışından):

Bir şey buldun mu?

AELVA:

Yo. Galiba sadece hayal gücüm ama yine de aşağıyı kontrol edeceğim.

MINESTES (sahne dışından):

Ateş var mı? Üşüdüm…

Aelva çoktan sönmüş şömineye bakar ve Nirim de.

AELVA:

Elbette var. Çıtırtıyı duymuyor musun?

MINESTES (sahne dışından):

Umarım… V

Aelva birden sanki bizim duymadığımız bir şey duymuş gibi atılır. Dikkatini birinci kata inen merdivenlere çevirir.

AELVA:

Merhaba?

Aelva önünde fenerle, inmeye başlar. Büyükçe bir yağma çantası ve fener taşıyan hırsız THEOPHON’u, fark etmiş gibi görünmemektedir. Hırsız sakince kızın yanından yürüyüp geçer.

THEOPHON:

Affedersiniz hanımefendi, sizi soyuyordum.

Aelva merdivenlerden aşağı gergin yürüyüşüne devam eder, elindeki fenerin ışığı sayesinde artık onun yüzünü görebiliriz. Yukarıda hareket devam ederken alçak tavanlı, tamamen soyulmuş odaya bakar.

Theophon’un feneri ikinci kata donuk bir ışık sağlamaktadır.

THEOPHON:

Neden saklanıyorsun Nirim? Söyledim sana. Seni göremezler, duyamazlar.

Nirim masanın arkasından süklüm püklüm çıkar.

NIRIM:

Hayalet olduklarına inanamıyorum. O kadar canlılar ki.

THEOPHON:

Onları hortlatan şey doğaüstü olaylar. Ama bize zarar vermeyecekler. Sadece geçmişi hatırlıyorlar, hayaletlerin yaptığı gibi.

NIRIM:

Öldürüldükleri gece.

THEOPHON:

Bunu düşünmeyi bırak yoksa kendini iyice korkutacaksın. Birinci kattaki tüm malları aldım: gümüş şamdanlar, ipek, hatta bir miktar altın… Sen ne aldın?

Nirim boş çantasını kaldırır.

NIRIM:

Üzgünüm, Theophon, Ben yeni başlamıştım…

THEOPHON:

Şu kasadan başla o zaman. Burada olmanın sebebi bu.

NIRIM:

Tabi ya. Ben de yetenek var, sende de naçizane fikirler… Bir de alet edevat. Feneri doldurdun değil mi? Karanlıkta çalışamıyorum…

THEOPHON:

Endişelenme, Nirim. Söz veriyorum. Sürpriz olmayacak.

Nirim, genç çocuk MINESTES’in merdivenlerde görünmesiyle sıçrar. Çocuk sessizce ilerleyip şömineye yaklaşır. Ateşi kurcalıyor, odunları besliyor ve közü karıştırıyormuş gibi yapar oysa ne ateş vardır, ne maşa ne de odun.

THEOPHON:

Biz bu işlerden anlıyoruz artık dostum. Kimse yaklaşmaz bu eve. Fenerlerimizin ışığını görseler bile hayalet zannederler.

Theophon giysi dolabını açıp çoğunlukla çürümüş kıyafetlerin içini kurcalarken Nirim de çekmecelerin kilidini açmaya çalışır.

Nirim oldukça endişeli bir şekilde çocuğu izlemektedir.

NIRIM:

Hey, Theophon, ne kadar süre önce öldüler?

THEOPHON:

Yaklaşık beş yıl önce. Niye sordun?

NIRIM:

Hiç, laf olsun diye.

Onlar konuşurken alt kattaki Aelva küçük odayı araştırmayı nihayet bitirmiş, kapıyı kilitliyor gibi yapmaktadır.

THEOPHON:

Sana hikayeyi gerçekten anlatmadım mı?

NIRIM:

Hayır, sadece dedin ki, “hey, soymak için öyle bir ev biliyorum ki içerde hayaletlerden başka kimse yok”. Şaka yapıyorsun sanmıştım.

THEOPHON:

Şaka değildi, dostum. Beş yıl önce, Krately ailesi burada yaşıyordu. İyi insanlardı. Hanim Kız Aelva ve oğlan Minestes senin gördüklerin. Birde yanlış hatırlamıyorsam anne-babaları Silenus ve Dominitia vardı.

Nirim kasanın kilidini açmıştır, içini araştırmaya başlar. O bunu yaparken, Ministes Ateş’in başından kalkar, ısınmış gibidir, aşağıya inen merdivenlerin başına dikilir.

MINISTES:

Hey!

Çocuğun sesi hem Nirim ve Theophon’u hem de Aelva’yi sıçratır.

AELVA:

Neden yatakta değilsin? Ben kileri de kontrol edeceğim.

MINISTES:

Tamam bekliyorum.

NIRIM:

Ee, sonra ne oldu ?

THEOPHON:

Parçalara ayrıldılar. Yarım yamalak yendiler. Onlara bunu kimin ya da neyin yaptığını kimse bilmiyor. Söylentiler var…

Aelva kilerin kapısını açıp içeri girer. Birinci kat yeniden kararır. Ministes merdivenlerin başında sabırla beklemektedir, bu sırada kendi kendine bir şarkı mırıldanmaktadır.

NIRIM:

Ne söylentileri?

Theophon, elbise dolabındaki seçeneklerden sıkılmıştır, Nirim’e kasadaki altınları ayıklaması için yardım eder.

THEOPHON:

Oldukça iyi vurgun, ha? Söylentiler. Söylentilere göre yaşlı leydi Dominitia, Silenus’la evlenmeden önce bir cadıymış. Onun için her şeyden vazgeçmiş, iyi bir eş ve anne olabilmek için. Ama diğer cadılar bunu pek hoş karşılamamışlar tabi. Onu bulmuşlar ve üzerine bir çeşit yaratık yollamışlar, gece yarısı. Korkunç bir yaratık, tam bir kabus.

MINISTES:

Aelva? Aelva, neden bu kadar uzun sürdü?

NIRIM:

Tanrılar adına, gözlerimizin önünde öldürülmelerini mi izleyeceğiz?

MINISTES:

Aelva!

SILENUS (sahne dışından):

Ne oluyor orada? Oynamayı bırakın, çocuklar, gidip ve yatın.

MINISTES:

Baba!

Ministes, korkmuştur, Merdivenlerden yukarı koşar. Yol üzerinde Nirim’e çarpar, onu düşürür. Kendisi çarpmadan etkilenmemiş gibidir, üst kata çıkar uyku verandasına girip sahneden çıkar.

THEOPHON:

İyi misin?

Nirim ayağa kalkar, bembeyaz olmuştur.

NIRIM:

Bırak şimdi bunu! Bana dokundu! Bir hayalet bana nasıl dokunabilir?!

THEOPHON:

Hmm… Elbette dokunabilirler. Her nasılsa. Kabirleri koruyan kadim ruhları, Daggerfall’daki hayalet kralı duymadın mı? Eğer sana dokunamasalar ne işe yararlar? Neden bu kadar şaşırdın? İçinden geçip gideceğini mi zannettin.

NIRIM:

Evet!

SILENUS, evin adamı, dikkatle merdivenlerden aşağı iner.

DOMINITIA (sahne dışından):

Bizi yalnız bırakma, Silenus! Biz de seninle geliyoruz!

SILENUS: Bekleyin, Burası karanlık. Işık getireyim.

Silenus soğuk şömineye gider, elini uzatır, birden elinde yanan bir meşale belirir, Nirim korkmuştur, geri çekilir.

NIRIM:

Hissettim! Ateşin sıcaklığını hissettim!

SILENUS:

Aşağıya gelin. Işık yaktım.

Ministes annesi DOMINITIA’nın önünde aşağı iner Silenus’a katılırlar.

THEOPHON:

Niye bu kadar korkuyorsun anlamıyorum, Nirim. Hayal kırıklığına uğradığımı söylemem gerekiyor. Doğa üstü olaylardan bu kadar etkilenmeni beklemiyordum.

Theophon üst kata doğru hareketlenir.

NIRIM:

Nereye gidiyorsun?

THEOPHON:

Bir başka katı daha araştırmaya.

NIRIM:

Sadece gidemez miyiz artık?

Nirim, Silensu ve meşalesini takiben, birinci kata doğru inen üç kişilik aileyi izlemektedir.

SILENUS:

Aelva? Bir şeyler söyle, Aelva.

THEOPHON:

Görüyor musun? Eğer hayaletleri sevmiyorsan, üçüncü kat tam senin için. Dördü de alt katta şimdi

Theophon üst kata çıkıp, sahneyi terk eder, ancak Nirim merdivenlerin başında, aşağıdaki aileyi izlemektedir. Üçü Aelva’nın yaptığı gibi ilk kata bakınır ve nihayet kilere yönelirler.

NIRIM:

Tamamı… dört mü?

Silenus kilerin kapısını açar.

SILENUS:

Aelva? Kilerde ne yapıyorsun kız ?

DOMINITIA:

Onu gördün mü?

NIRIM:

Dördü mü, Theophon?

SILENUS:

Gördüm galiba… Birini görüyorum… Merhaba?

NIRIM:

Ya beş hayalet varsa, Theophon?!

Silenus meşalesini kiler kapısına savurur, ve meşale birden söner. İlk kat karanlığa gömülmüştür.

Ministes, Dominitia, ve Silenus çiğlik atar ama biz onlara neler olduğunu göremeyiz.

Nirim histerik şekilde, onlarla birlikte çığlık atar. Theophon üçüncü kattan koşarak aşağıya iner.

THEOPHON:

Ne oldu?!

NIRIM:

Ya beş hayalet varsa?! Adam, kadın, oğlan, kız… ne öldürdü onları?!

THEOPHON:

Ne öldürmüş?

NIRIM:

Ya onları öldüren şey de bir hayaletse! Bize dokunabilen bir hayalet?! Diğerleri gibi!

Karanlık ilk kattan, göremediğimiz bir kapının gıcırtısı sesi gelir. Ardından da ağır ve pençeli bir ayak sesi. Adım adım merdivenlerden çıkar.

THEOPHON:

Sinirlerine hakim ol. Eğer bize dokunabiliyorlarsa bile bizi istediklerini nereden çıkarıyorsun? Diğerleri bizi fark etmemişti bile.

Theophon’s feneri titrer, dikkatle yeniden ayarlar.

NIRIM:

Sadece… Ya sadece bir hayalet değilse, Theophon. Ya bu o yaratıksa, ve hala hayattaysa… Ya beş yıldır hiçbir şey yemediyse…

Merdivenlerden çıkmaya başladıkça adımlar yavaşlar, yine de bu her neyse, hala görememekteyiz. Nirim fener ışığının solmaya başladığını fark etmiştir buna karşın Theophon çılgınca feneri düzeltmeye çalışmaktadır…

NIRIM:

Feneri doldurduğunu söylemiştin!

Işık tamamen söner. Sahne karanlığa gömülür.

NIRIM:

Lambayı dolduracağına söz vermiştin!

Daha başka ayak sesleri ve korkunç bir uluma sesi duyulur. Adamlar çığlık atar.

Perde kapanır.

Share :