Monomyth

Çeviren: Oytun Ortaylı

“Mundus’ta çekişme ve eşitsizlik değişikliğe sebebiyet verdi ve değişiklik Onbir Güç’ün en kutsal olanıdır. Değişiklik herhangi bir odağı veya kaynağı olmayan bir güçtür.”

– Oegnithr, Taheritae, PSJJJJ Düzeni

Basitçe ele almak gerekirse İnsan/Aldmeri dünya görüşünün birbirinden farklı olmasının sebebi ölümlülerin ilahlarla olan ilişkisidir. İnsanlar ölümsüz güçler tarafından yaratıldığına inandıkları mütevazı bir görüşü benimserler, Aldmerler ise ölümsüz güçlerin soyundan geldiklerine inanırlar. Çok büyük bir fark gibi görünmese de bu durum değişik tarzlardaki mitolojik efsanelerin sebebi olmuştur.

Bütün Tamriel dinleri aynı şekilde başlar. İnsanlar veya Elfler, her şey Anu ve Diğerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu ikiz güçlerin birçok ismi vardır: Anu-Padomay, Anuiel-Sithis, Ak-El, Satak-Akel, Is-Is Not. Anuiel, Tarifi Olmayan Sonsuz Işık olarak bilinir, Sithis ise Yozlaştıran Tarifsiz Eylem olarak bilinir. Ortadaki Gri Belirsizlik olarak bilinir (Nirnce’de “Nirn” demektir).

Birçok kültürde, Anuiel dünyanın yaratılışında aldığı rol sayesinde saygıyla anılır ama esas saygı Sithis’e duyulur, zira kendisi yaratılışı başlatan reaksiyonu tetikler. Bu sebep ile Sithis gerçek Yaratıcı’dır, doğasında tasarlamadan değişikliklere sebebiyet veren bir varlık. Yükseliş’ler bile bu varlığa saygı duyar.

Anuiel Düzen’i simgelerken, Sithis Kaos’u simgeler. Belki de ölümlüler için değişikliği kafalarında canlandırmak, durağanlığı canlandırmaktan daha kolaydır, zira genellikle Anuiel, Sithis’in canlandırıldığı efsanelerde arka plana atılmıştır. Yokudan (Kızılmuhafız) halk hikayelerinde, ki dünyada kafada en canlı görüntüler oluşturan hikayelerdir, burada dahi Satak, gerçekte olmasa da oldukça yaygın kullanılan “Hum” adıyla anılır ve sadece birkaç kez geçer.

Her şekilde, bu iki oluşumdan et’Ada yani İlk Ruhlar ortaya çıkmıştır. İnsanlar için bu et’Ada, Tanrılar ve İblislerdir; Aldmerler için ise, theAedra/Daedra yani “Atalarıdır”. Bütün Tamriel tapınakları bu et’Ada’dan gelen isimlerle doludur ama bu ilahi isimler kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Anu ve Padomay gibi, gerçi bu tapınakların her biri Ejderha Tanrısı ve Yitik Tanrının protiplerini barındırır.

Ejderha Tanrısı ve Yitik Tanrı

Ejderha Tanrısı her daim zaman ile ilişkilendirilir ve her yerde “İlk Tanrı” olarak geçer. Daha çok Akatosh olarak bilinir, “Sozsuzluktaki yuvasından günlerin başlamasını sağladı”. Cyrodiil İmparatorluğunun Esas Tanrısıdır. Yitik Tanrı her daim Ölümlü Düzlem ile ilişkilendirilir ve İnsan/Aldmeri ırkının ayrı düşmesinin en önemli sebeplerindir. Yitik kelimesi bazen kendisinin büyük tapınaktaki hissedilir yokluğu olarak yorumlanır (birçok farklı yoruma sahip başka bir sıkıntıdır), bazen de diğer ölümsüzlerin “ilahi ışığını” elinden alması olarak yorumlanır. Daha çok Lorkhan olarak bilinir, birçok kitabesi vardır ve hepsi de eşit derecede lanetli ve dinine adanmıştır.

Tamriel’in ve Ölümlü Düzlem’in daha var olmadığını bilmek gerekli. Gri Belirsizlik hala İlk Ruhların oyun sahasıdır. Bazıları Anu’nun ışığına sıkıca bağlıdır bazıları ise bilinmez bir yokluğa bağlıdır. Sürekli bir değişkenlik içerisinde ve birbirleriyle etkileşim halinde olmaları sayılarını artırır ve karakterlerinin oturması uzun sürer. Akatosh oluştuğunda, zaman başlamıştır, bazı ruhların geçmişi ve geleceği olan şeyler olduklarının farkına varmaları kolaylaşmıştır. Ortaya çıkan bilinen en güçlü ruhlar: Mephala, Arkay, Y’ffre, Magnus, Rupgta, vb. Diğerleri bir fikir, bir duygu, bir konsept olarak var olurlar. Bunlardan en güçlüsü, diğerlerinin Lorkhan diye adlandırdığı bir dürtü, Mundus’u, Ölümlü Dünya’yı, yaratma planını detaylandırır.

İnsanlar, Kızılmuhafızlar hariç, bu durumu ilahi bir lütuf olarak algılar, daha basit canlıların ölümsüzlüğe ulaşabileceği bir aydınlanma olarak algılar. Aldmerler, Kara Elfler hariç, bu durumu acımasız bir kandırmaca olarak algılar, onların ruhani dünya ile olan bağlantılarını baltaladıklarını düşünürler.

Aurbis Efsanesi

“Pisişik Tazminat”, “Mitik Aurbis” diye adlandırılan, V. Uriel’in ilk zamanlarında, hükümdarlığının görkemli zamanlarında, Artaeum destekçileri tarafından Aldmeri dininin temellerini anlatmak için oluşturulan bir girişimdir. Genel olarak Lorkhan konseptine karşı herhangi bir suçlamadan kaçınılmıştır, Lorkhan bugün hala Cyrodiil’liler tarafından yüceltilir, Shezarr, İlahların kayıp akrabası olarak anılır. Buna rağmen, Pisişik, Eskilerin gözünden iyi bir özet sunar bizlere ve buradaki amacımıza yeterli gelecektir. Bu cilt İmparatorluğun Papaz Okulu’nun arşivlerinde bulunmuştur, bilinmeyen bir katibin elinden çıkmıştır.

Mitik Aurbis vardır, zamanın çok öncesinden beri Doğaüstü Evrenin bir tuhaflığı olarak vardı.

Aurbis Algılanması imkansız Penumbra’yı çağrıştırması için kullanılmıştır, Anu ve Padomay’ın var olduğu/olmadığı Gri Merkez’i. Aetherius ve Oblivion birçok değişik yansımasını barındırır, diğer daha basit yapılarında yansımasını barındırır.

Mitik Aurbis’in büyülü canlıları çok uzun yaşarlar ve karmaşık hayatları vardır, mitlerin oluşmasına sebebiyet verirler. Bu ruhlar ölümsüz kutupların parçalarından oluşturulmuşlardır. Bunların ilki Zaman Ejder’i, Akatosh’tur, Akatosh diğer ruhların kendilerini geliştirmesini kolaylaştırmıştır. Tanrılar ve İblisler oluşturur, düzenler ve hayat verirler.

Son olarak, Mitik Aurbis’in büyülü canlıları nihai hikayeyi anlattılar — bu onların ölüm hikayesiydi. Bazılarına göre bu hikaye büyülü bir canlının büyülü olmayan bir dünyaya uyarlanarak sanatsal bir biçimde hikayelendirilmesidir. Bazılarına göre ise, bu hepsinin öldürüldüğü ve vücutlarının dünyanın temellerini oluşturduğu bir hikayedir. Daha başkalarına göre ise, bu romantik bir evlilik ve aile hayatının hikayelendirildiği ve doğal olarak aile büyükleri olan ruhların bu hayattan göçmeleri ve ölümlü ırkların gelişmesi için önlerini açtıkları bir hikayedir.

Bu komünal kararın verilmesinde Lorkhan’ın rolü büyüktür, ilk mitleri onu kandıran ve aldatan olarak betimler. Daha olumlu bakış açılarında bu hikaye Lorkhan’ı ölümlü dünyanın oluşmasının esas sebebi olarak göstermektedir.

Büyülü canlılar ölümlü Aurbis’in ırklarını kendilerine benzer görünümde adeta bilinçli birer artist ve zanaatkar olarak yaratmışlardır. Ölümlülerin ürediği doğurgan bir maddeye bürünerek veya benzer başka şekillerde ölümlüleri yaratmışlardır.

Büyülü canlılar daha sonra öldü ve et’Ada oldular. Et’Ada ölümlüler tarafından tanrı, ruh, Aurbis’in koruyucu melekleri olarak algılanmaktadır. Öldükleri zaman bu büyülü canlılar kendilerini diğer doğaüstü evrenlerin büyülü canlılarından ayırmışlardır.

Daedra da bu zamanlarda oluşturulmuştur, Oblivion’a veya Padomay Boşluğu’na yakın olan evrenlere daha bağlı olan ruhlar ve Tanrılar olarak. Bu olay Mitik (Meretik) Çağ’ın doğuşu olarak düşünülür. İlk ölümlüler tarafından çok farklı şekillerde algılanmıştır, ya mutluluk verici bireyler olarak veya ilahlardan kopan acı dolu parçalar, daha çok elfler tarafından, olarak algılanır. Bunların başlangıcı her zaman Lorkhan’dır.

Lorkhan

Bu Yaratıcı-Hileci-Denetleyen ilah bütün Tamriel mitik geleneklerinde bulunur. En bilinen ismi Lorkhan veya Felaket Bandosu. Kendisi Asıl Ruhları Ölümlü Dünyayı yaratması için ikna etti veya kandırdı. Dengeleri o kadar çok altüst etti ki babası Padomay Başlangıç’ın olduğu evrene kararsızlığı ekledi. Dünya oluştuktan sonra, Lorkhan’ı ilahi merkezden, bazıları kendi isteği haricinde, et’Ada’nın yarattığı yeri gezmesi için uzaklaştırdılar. Bu olayların yorumlanması birçok kültürde farklıdır. Aşağıda bilinenlerden birkaçı var:

Yokudan, “Satakal Yeryüzü”

Satak İlk Sürüngendir, Her şeyden önce orada olan Yılan ve bütün dünyalar onun pullarından doğmuştur. Ama kendisi çok büyüktü ve başka bir şey de yoktu ve böylece kendi etrafında dolandı, dolandı ve dünyalar oluşmaya başladı ama hepsi için yer edebilmelerine yetecek kadar veya nefes alacakları kadar bir alan yoktu. Böylece dünyalar onlara yardım etmesi için başka şeylere seslendiler, onları kurtarmaları için. Tabi ki etrafta İlk Sürüngen’den başka bir şey olmadığından, onlara yardım da Sürüngen’in içinden geldi; Akel, Aç Mide. Akel kendini gösterdi ve Satak sadece onun ne olduğunu düşündü, bitmeyen bir açlık, böylece Akel yedi ve yedi. Sonunda dünyaların yaşamasına yetecek kadar yeterli boşluk oluşmuştu ve her şey başlamıştı. Bu şeyler daha çok yeniydiler ve sürekli hata yaptılar, sonuçta daha önce tecrübe edecekleri bir imkanları yoktu. Bu tecrübesizlik birçok şeyin çabucak yokolmasına veya işe yarar olmamalarına veya vazgeçmelerine sebep oluyordu. Bazı şeyler başlamak üzereydi fakat Satak kendi vücudunu tamamlamak için onları yiyordu. Çok zor zamanlardı.

“Daha sonra Akel Satak’ın kendi kalbini yemesini sağladı ve bu onun sonu oldu. Ama açlık durmak bilmedi, öldüğünde bile devam etti, böylece İlk Sürüngen derisini değiştirerek yeni bir başlangıç yaptı. Böylece eski dünya yok oldu, Satakal başladı ve şeyler bu düzeni anladıklarında bu düzendeki rollerinin ne olduğunu da anladılar. Kendilerine isim vermeye başladılar, Ruptga veya Tuwhacca gibi ve kendi akrabalarını aramaya başladılar. Sonuçta Satakal kendini yedikçe yeniliyordu, en güçlü ruhlar bu döngüden kurtulacak yollar buluyorlardı. Bu işlemi Kurtuluş olarak adlandırdılar, Yeryüzleri arasındaki geçiş. Ruptga o kadar büyüktü ki gökyüzüne merdiven dikebilmişti, böylece daha zayıf ruhlar da çıkış yolunu bulabildiler. Bu işleri o kadar kolaylaştırmıştı ki Uzak Sahiller ismini aldı, bir dahaki deri değişimine kadar orada beklemeye başladılar.”

“Ruptga her devirden birçok çocuğa sahip oldu ve Uzun Baba olarak anılmaya başlandı. Diğerlerini yolu göstermek için yıldızlara merdiven dayamaya devam etti fakat bir müddet sonra etrafta yardım edebileceğinden çok ruh olmaya başladı. Kendisine deri değişimlerinden kalan eski derilerden bir yardımcı yaptı, adını Sep koydu, İkinci Sürüngen. Sep Aç Mideyi içinde barındırıyordu, birçok deriden açlık hissi geliyordu. O kadar açtı ki doğru düzgün düşünemiyordu. Bazen yardım etmesi gereken ruhları öylece yutuveriyordu ama Uzun Baba her zaman vaktinde yetişiyordu ve onları geri çıkartıyordu.

Sonunda, Sep Uzun Baba’ya yardım etmekten sıkıldı ve eski derileri bulup bunları bütün haline getirdi, bunu yaparken de ruhları ana yardım etmesi için kandırdı, onlara eski dünyanın malzemelerini kullanarak yeni bir dünya yaratmanın yolunun bu olduğunu söyledi. Ruhlar bu yeni yaşam tarzını çok sevdiler çünkü daha kolaydı. Artık sürekli dünya değiştirmeye gerek yoktu. Birçok ruh onlara katıldı, bu durumun çok akıllıca olduğunu düşünerek. Uzun Baba kafasını salladı.”

“Bir müddet sonra toplanan eski derilerde yaşayan ruhlar ölmeye başladı, zira Satakal’ın gerçek dünyasından çok uzaktaydılar. Ve Uzak Sahillere gitmek artık çok zordu. Ayrılan ruhlar Uzun Baba’ya onları affetmesi için yalvardılar. Ama acımasız Ruptga affetmedi, onlara Uzak Sahillere ulaşmak için yeni yollar bulmaları gerektiğini söyledi. Eğer yeni bir yol bulamazlar ise daha önceden farklı olarak çocukları aracılığıyla yaşamaya devam etmeleri gerektiğini söyledi. Ama Sep bu kadar kolay kurtulamadı, daha büyük bir cezayı hak etmişti, bu nedenle Uzun Baba Yılan’ı büyük bir çomak ile ezdi. Açlık Sep’in ölü ağzından dışarı çıktı ve İkinci Sürüngen’den geriye kalan tek şey de odur. Yeni dünyanın geri kalanı kutsallığa kavuşmak için mücadele etmelerine izin verildiyse de, Sep sadece ölü derinin etrafında sinsice dolaşabiliyor ve aç bir halde kıskanç gözlerle gökyüzünde uçup yıldızları yemeye çabalıyor.

Cyrodiil “Shezarr’ın Şarkısı”

“Shezarr’ın Tanrılara bahsettiği bu şey çok yeni bir şeydi, anne ve baba olmak, sorumluluk sahibi olmak, büyük fedakarlıklarda bulunmak ve karşılığında başarı garantisi olmadan. Shezarr o kadar tatlı bir dille anlattı ki bunları, dinleyenleri aklın ötesinde duygulandırdı. Böylece Aedra dünyaya doğumu bahşetti, yaratıklar ve canlılar kendi kendilerine üreme imkanı tanıdı onlara. Bu doğumu bahşetme onun için çok sancılı geçti, artık zamanın başlangıcından beri olduğu gibi genç, güçlü ve kudretli değildi.

“Bazı Aedralar bu kayıpları için üzüldüler ve sinirlendiler, Shezar’a kızıyorlardı, bütün bu yaratılış sürecinde Shezarr’ın onlara yalan söylediğini ve kandırdığını düşündüler. Bu Aedralar, Aldmer’in Tanrıları, Auri-El önderliğinde bu kötü durumdaki benliklerinden ve yarattıkları şeylerden nefret etmeye başladılar.

‘Her şey berbat oldu, şu anda ve her zaman, yapabileceğimiz en büyük şey Elf Irkı’na asilce acı çekmesini öğretmek, onurlu bir şekilde, kendimizi ahmaklık yapığımız için azarlamak ve Shezarr ve onun dostlarından intikamımızı almak.’ Böylece Elflerin Tanrıları karanlık ve depresif ve ölümlü olmaktan memnuniyetsizdirler. Bu zalim ve duygusuz dünyanın zor koşulları karşında her daim onurlu ve sabırlıdırlar.

“Diğer Aedralar bu yaradılıştan ötürü memnun kaldılar. Bu Aedralar insanların ve canavarların tanrıları, Akatosh tarafından önderlik edildiler ve koruma altına aldıkları ölümlü ırkları yücelttiler ve geliştirdiler. ‘Acı çektik ve zayıfladık ama yarattığımız bu ölümlü dünya görkemli ve kalbimizi ve ruhumuzu umutla dolduruyor. Ölümlü Irklara düzgün yaşamayı öğretelim ve güzelliği ve onuru yaygınlaştıralım ve onları sevdiğimiz gibi birbirimizi de sevelim.’ Bu sebeple İnsanların Tanrıları şefkatli ve sabırlıdır, sonucunda da İnsanlar ve Canavarlar eğlenmeye ve acı çekmeye yatkındırlar ve daha fazla bilgi edinme ve daha iyi bir dünyada yaşama gibi hırsları vardır.

“Daedra Lordları Shezarr’ı duyduklarından onunla ve diğer Aedralar ile dalga geçtiler. ‘Kendimizden parçalar vermek mi? Onları tamamen kaybetmek mi? Sonsuza kadar? Çok aptalca! Çok üzüleceksiniz! Biz sizden daha akıllıyız ve kendimize ait bir dünya yaratacağız, kendimizden ödün vermeden, bizle dalga geçilmesine izin vermeden ve her zaman bizim olacak, mutlak hakimiyetimizin olduğu bir dünya.’

“Böylece Daedra Lordları, Daedra Evrenleri’ni ve irili ufaklı daha zayıf Daedraları yarattılar. Çoğu zaman Daedra Lordları bu durumdan memnun kaldı, zira ellerinin altında her zaman onlara tapan birileri, hizmetkarları ve eğlenebildikleri bir şeyler vardı. Fakat bazı zamanlarda da ölümlü dünyalara gıpta ile bakıyorlardı, çünkü onlar aptal, kırılgan, rezildiler. Tutkuları ve hırsları Zayıf Daedralara göre çok daha şaşırtıcı ve eğlenceliydi. Böylece Daedra Lordları ölümlü ırkların eğlenceli olanlarıyla konuşur ve onları kandırırlardı, özellikle tutkulu ve görkemli olanlarını. En hırslı ölümlüleri Shezarr ve Aedraların elinden almak Daedra Lordlarının çok hoşlarına giderdi. ‘Kendinizi sakat bırakacak kadar geri zekalı olmanızın yanı sıra, en iyi ürünlerinizi elinizde tutmayı beceremiyorsunuz bile, onlar Daedra Lordları’nın güçlerini ve görkemlerini çelimsiz, bayağı ve lapa beyinli Aedralara tercih ediyorlar.’ diye böbürlenirlerdi.

“Dünyanın Kalbi”

“Anu çevrelenmiştir ve her şeyi çevrelemiştir. Böylece Anuiel’i kendisinin yarattığını, kendi ruhunu ve diğer bütün ruhları yarattığını bilir. Anuiel’e, bütün ruhlara olduğu gibi, kendi görüntüsü verilmiştir, bu yüzden diğer oluşumlardan, özelliklerden ve zekadan ayrı olması gerekiyordu. Böylece Sithis yaratıldı, Kendisinde gördüğü bütün kısıtlamaların toplamıydı. Anuiel bütün şeylerin ruhu olan, bu sayede birçok şeye bürünebilen, bu etkileşimin sonucu da Aurbistir ve Aurbisti.

“Başlangıçta Aurbis vahşi ve kafa karıştırıcıydı, sonuçta Anuiel’in bu oluşumu plansızdı. Aurbis’in suretleri daha sonra kendisine uygulayabilecekleri bir program verilmesini, yol yordam öğretilmesini istedi böylece kusursuz bilgeliğin dışında da eğlenebileceklerdi. Böylece kendisini değişik durumlarda da tanıyabilecekti. Anu Auriel’i yarattı, kendi ruhunun ruhunu. Auriel Aurbis aracılığı ile yeni bir güç yarattı, zaman. Zaman sayesinde Aurbis’in değişik sureti kendi doğalarını ve limitlerini öğrendi. Kendilerine isim verdiler, Magnus, Mara ve Xen gibi. Bunlardan biri olan Lorkhan, daha sınırlıydı ve bu yüzden hiç bir yerde sonsuza kadar var olamadı.

“Anuiel’in her suretiyle etkileşime girdikçe, Lorkhan Anuiel’in aklına tamamıyla sınırlamaya dayalı bir fikir soktu. Aurbis’in bir ruh oluşturması için bir plan yaptı, öyle bir yer ki suretlerinin suretleri bile kendi suretlerine benzemesine izin verilebilirdi. Birçok destekçisi oldu; Yeni dünyanın kralı olacağına dair söz verilen Auriel bile Lorkhan’a yardım etmeyi kabul etti. Böylece Mundus’u yarattılar, kendi suretlerinin yaşayabildiği ve et’Ada olabildikleri bir yer.

“Ama bu bir aldatmacaydı. Çünkü burası Lorkhan’ın da bildiği gibi hiçbir yerde olmadığı kadar sınırlama içeriyordu ve Anu’dan bir parçaymış gibi durmuyordu. Mundus Sithis’in eviydi. Kendi suretlerinin ölmesiyle birçok et’Ada yok oldu. Bazıları kaçtı, Magnus gibi, büyünün bir sınırı olmamasının sebebi de budur. Diğerleri, Y’ffre gibi, kendisini Ehlnofey, dünyanın temeline, dönüştürdü, Böylece bütün dünya yok olmamış olacaktı. Bazıları yok olmamak için evlenmek ve çocuk yapmak zorunda kaldı. Her yeni nesil bir öncekinden daha zayıftı, Sonradan Aldmerler ortaya çıktı. Karanlık çöktü. Lorkhan en zayıf ruhlardan oluşan bir ordu kurdu ve onları insan olarak adlandırdı, Sithis’i her yere taşıdılar.

“Auriel Anu’ya onu geri alması için yalvardı, ama o onların yerini çoktan başkaları ile doldurmuştu. Ama ruhu şefkatli olduğundan Auriel’e Yayını ve Kalkanını verdi, böylece o da Aldmeri insan ordularından kurtarabilecekti. Çoğu zaten kaybedilmişti, yozlaşmış et’Ada’yı dinleyen Chimer gibi, Mannish karıları alarak Zaman’ın adını lekeyelen Bosmer ve diğerleri gibi.

“Auriel Altmora’yı kurtaramazdı, Kadim Ağaçları, insanlara kaptırılmıştı. Güneye ve Eski Ehlnofey’e doğru sürülmüşlerdi ve Lorkhan hemen arkalarından gelmekteydi. Araziyi paramparça ediyordu. Sonunda Triminac, Auriel’in en iyi şövalyesi, Lorkhan’ı ordusunun önünde bozguna uğrattı ve kalbine ulaştı ve onu yerinden söktü. Lorkhan ölmüştü. İnsanlar Lorkhan’ın cesedini taşıdılar ve Auriel’in neslinden öçlerini alacaklarına dair yemin ettiler.

“Triminac ve Auriel Lorkhan’ın Kalbi’ni yok etmek istediklerinde, kalp onlara güldü. Onlara “Bu kalp, dünyanın kalbidir, diğerlerini tatmin etmek için yapılandır.” Böylece Auriel kalbi oklarından birine bağladı ve onu uzaklara denize fırlattı ki dünyadaki hiçbir suret onu bir daha bulamasın diye.”

Share :